21 Ekim 2009 Çarşamba

beşiktaş iskelesi

sabahın puslu havasında, beşiktaş iskelesinin kenarında,banklarda oturup seyre dalmak yaşadığım şehri.karınca sürüsü çokluğunda, suspus etrafına bakınan insanların arasında birkaç güzel fotoğraf karesi gibi, gri gökyüzünün denize yansımasını seyrediyorum,elimde kağıt bardakta sıcak demli bir çay.dalgalar ve akıntıların eşsiz armonisi cezbediyor gözlerimi,tek eksik bu armoni de güzel bir deniz kızı sanki.vapurlar iki yakanın birleşme vaadi oluyor sırayla iskeleye yanaştıklarında,güzel ama anlamsız ifadeleriyle kızlar, erkekler.hafiften içürpertici rüzgarlar esiyor,her titreyiş çaydan bir yudum daha demek.her yudum biraz daha ısınmak,biraz daha alışmak oluyor benimkisi yanlızlığa,anlamsızlığında anlamları olabileceğini düşünüyorum,kocaman bir şehir kocaman insanlar,sıfır tebessüm. vakit ayrılık vaktini işaret ediyor,edip akbayram'sa ''kar yağıyor saçlarıma bilmiyorsun diyor radyodan,kimse bilmiyor zaten kar yağıyor güneşin alnında saçlarıma,hüzünlerimi de evde bırakamıyorum hepsini çantama tıkıştırıp sıranın bana gelmesini bekliyorum 30m deyim ,biniyorum ve başlıyorum ölmemek için dua etmeyeaman allahım la başlayan yarabbi çok şükürle biten bir süreç ,otobüste geçen süre,donuk suratlar, ruhsuz bakışlar,arada bir arkaya ilerleyelimden başka provakatif cümle çıkmıyor kimseden,herkes yanlız herkes dilsiz. ifadesizliğin zirvelerinde herkes, en alımlı halleriyle. hava gri insan renksiz...

bir sabah beşiktaş iskelesinin huzur verici griliğinden,teşvikiyenin yaşanabilirliğine...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler